31 Ekim 2009 Cumartesi

Seyhan'dan hediyelerim geldi:))

Seyhan izlediğim blogger arkadaşım 100. izleyiciye ulaşmasını kutlamak için hediyeler dağıtıyordu...Benim ilk katıldığım ve kazandığım yarışma olduğu
için ayrı bir yeri var....

Bugün hediyelerim geldi...:)Ellerine sağlık çok güzel olmuş..Kendi el emeğini hediye etmen ayrıca özel ve güzel...





Hediyelerimin dışında beni üzerinde Ulu Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK'ün pullarının olduğu zarf beni fazlasıyla duygulandırdı.Geçmişe döndürdü...




Seyhan tekrar çok teşekkür ederim...Seyhan'ın izleyici olmak için buraya:))http://seyhandan.blogspot.com/

30 Ekim 2009 Cuma

1. D.I.Y çalışmam..:)



Yıllar önce aldığım bir kumaş çantam vardı...Keyifle uzun süre kullandım,malum Antalya'da güneşten soldu..Bende ön tarafında hiç bozulmayan süslü parçayı alıp çantayı attım...yine bir kozmetik alışverişimde hediye verilen bir çantayı hiç kullanamamıştım. Kullanılmayı beklerken renginde bozulmalar olmuştu...Aldım bu kumaşı,silikon tabancası ile çantayı kapladım...Çok hoşuma gitti...en kısa zamanda kullanmayı planlıyorum...Umarım sizde yorumlarınızı benimle paylaşırsınız...


26 Ekim 2009 Pazartesi

Hafta sonu:)







Merhaba ben bu hafta sonumu ailemdeki uzun zamandır devam eden sağlık problemleri dışında iyi geçirdim.
Cuma akşamı enerjimi yenilemek için Antalya A.K.M' de İDİL BİRET'i dinlemek çok keyifli oldu. Muhteşem bir performanstı...
Cumartesi ve Pazar çalıştım...Cumartesi akşamı yazdan kalma bir akşamdı...Sahilde iş arkadaşlarımla bu güzel geceyi tamamladım...
Pazar günü ofiste olduğum için özel bir dostum elinde pastası ve hediyesi ile bana büyük bir süpriz yapıp geldi...Geç kutlamalar da güzel oluyor...:)) Sonra akşam yemeği ile bunu noktaladık...Nasıl mutlu oldum .....Süpriz yapmayı seven biri olarak bana yapılanlar da beni çok etkiliyor...Bu güzel hafta sonunda benimle olan bütün kocaman yürekli bu güzel insanlara teşekkür ederim....

23 Ekim 2009 Cuma

İlk Hediyemi Kazanmışım:))

Seyhan izlemekten keyif aldığım blogger arkadaşım 100. izleyiciye ulaşmasını kutlamak için hediyeler dağıtıyordu... Çekilişe katılanlardan biri olmuştum. Bugünde kazandığımı öğrendim...çok sevindim...Çünkü bu benim ilk katıldım ve kazandığım yarışma oldu...
Tekrar teşekkür ederim.:))

http://seyhandan.blogspot.com/2009/10/hediyeler-sahiplerini-buldu.html


sevgiler

21 Ekim 2009 Çarşamba

SATRANÇ,TAVLA ve HAYAT

Bugün hayata dair hoş bir alıntı paylaşmak istiyorum...

SATRANÇ, TAVLA ve HAYAT...

Eski zamanlarda Hint Imparatoru, satranc oyununu yaninda bir mektup ile hediye olarak Pers İmparatoruna gondermistir. Mektubunda oyunla ilgili hic bir aciklama yapmazken soyle bir mesaj yazmistir; 'Kim daha cok dusunuyor, Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi goruyorsa O kazanir. Iste hayat budur...'

Pers Imparatoru donemin en alim veziri olan Buzur Mehir ile bu mesaji paylasarak, ondan oyunu cozmesi ve kendisinin de karsilik olarak Hint Imparatoruna hediye edilmek uzere baska bir oyun icat etmesini ister. Vezir haftalarca calistiktan sonra gonderilen satrancin her tas hareketini ve oyunu cozer, daha sonra da on gunde tavlayi icad eder ve imparatora sunar. Pers imparatorunun basveziri Buzur Mehir tarafindan 1400 yil once tasarlanan tavla oyunu, dunyanin en populer oyunlarindan biridir.

Zaman kavramindan alinan ilhamla tasarlanan oyunun zamana boylesine direnmesi son derece etkileyici. - Senenin birligi olarak tavla bir tanedir; - 4 kosesi 4 mevsimi, - tavlanin icindeki karsilikli 6'sar hane 12 ayi, - pullarin toplami ayin 30 gununu, - siyah-beyaz pullar gece ve gunduzu, - karsilikli 12'ser hane gunun 24 saatini simgeler...

Hint Imparatoruna satranca karşılık olmak üzere tasarlanan tavla oyunuyla birlikte gonderilmek uzere soyle bir mesaj hazirlanir : ''Evet, Kim daha cok dusunuyor, Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi goruyorsa O kazanir.
" AMA BiRAZ DA SANS GEREKiR. Iste hayat zaten budur....''

Alıntı

Birbirini incitmeyecek kadar uzak, hayatin soguk zamanlarinda üşümeyecek kadar da yakin olmayi öğrenenlerden olabilmek dilegiyle..

SEVGİLER

20 Ekim 2009 Salı

1 günde 2. mim :)

Onun Köyün Adamı 1 günde 2. mim için ayrıca teşekkür ederim...:)

1-En sevdiğiniz 3 çiçek ismi?
Beyaz papatya,beyaz gül,orkide.
2-Gerçekleşmesini istediğiniz 3 hayaliniz?
Beraber yaşlanmaya değer birine rastlamak.
Anne olup mutlu bir ailede onu yetiştirmek.
Kendi işimin saibesi olmak.

3-En sevdiğiniz ve en sevmediğiniz 3 huyunuz?
Sevdiklerim;süpriz yapmayı severim,
yalandan nefret ederim,
dakik olup,çabuk hazırlanmak
Sevmediklerim;İnsanlara hakettiğinden fazla değer verip,hayal kırıklığına uğrarım.
Fazla merhametli olmak
Kimseyi kıramayıp kendimi üzerim.

4-Gıcık olduğunuz 3 hareket;
Dedikodu yapanlar,
Küfür edilmesi,
Gereksiz gürültü yapılması.

5-Bu benim bu güne kadar olan en kara günümdü, dünya başıma yıkıldı ve bir daha ayağa kalkamam diye düşündügünüz olay?
Babamın ve değer verdiğim bir başka büyüğümün vefatı
Trafik kazası geçirdiğimde gözlerim ilk açtığımda
İstanbul'dan Antalya'ya 2001 yılında geldiğim ilk günler...


Ben de Mughetto,Daisy Takılarının harika yaratıcısı Özge'ciğimi mimliyorum...Kabul ederlerse:)

ilk kez mimlendimmmmmmmmmm:)))

İlk mim "Onuncu Köyün Adamı tarafından geldi..Çok teşekkür ederim...:)"



En sevdiğin şehirler hangileri?

İstanbul her zaman benim için 1. sıradadır.

Favori filmin hangisi?

Hayat Güzeldir ~ Life is Beautiful, Melekler Şehri ilk aklıma gelenler...

En çok hangi renk giyinirsin?

Siyah ve beyaz dışında mor ve yeşil tonlarını seviyorum

Özlediğin? Huzur,mutluluk,nitelikli bir ilişki ve İstanbul.....

Beklediğin? Beyaz atlı prensim..:)



Bende sevgili dostum Pride, dünya tatlısı Noni ve bugün keyifli bitsin diye Gofrett:)) mimlendiniz.....

13 Ekim 2009 Salı

Bir Pazar günü Çalışması...Moral Bey & ben;)







Merhaba,



Bu pazarı şirkette çalışarak geçirdim. Ama şikayetçi değilim. Bu krizde bir işim olduğu için şükretmek gerektiğine inananlardanım. İşimi de çok sevdiğim için bu beni sıkmıyor,üzmüyor. Aslında bu yazımın amacı sizi Moral Bey ile tanıştırmak...Bu güzel balık bana yine bir doğum günü hediyesi olarak bir dostumdan geldi. Beklediğim telefon ve ya tebriğin gelmeme olasılığına karşı gelen bu cici dost beni çok mutlu etti. Bu arada o kişi için üzülmeyi 09.10.2009 itibarıyla bıraktım. Sevgimi haketmeyen biri olduğunu kanıtlayan biri için üzülmeye gerek yok...



İşte bu da uzun ömürlü olmasını dilediğim Moral bey:)

10 Ekim 2009 Cumartesi

Sevgili Özge'nin doğumgünü süprizi.......





Sevgili Daisy Design'ın sahibesi Özge'nin doğum günüm için yollayarak yaptığı süpriz beni inanılmaz mutlu etti...Çok duygulandım,umarım bu yaşım senin yolladığın bu dünya tatlısı uğur böcüklerim ile çok şanslı geçecek...binlerce öpücük ve teşekkürümü kabul et lütfen....Çok zarifsin....sevgiler:)) (en kısa zaman da kullanıp fotoğraflayacağım..) işte blogunun adresi...http://www.takiyapiyorum.blogspot.com/

9 Ekim 2009 Cuma

(pride'ın alışveriş sepeti )doğum günü çiçekleri..:))





Sizin bildiğiniz pride'ın alışveriş sepeti benim ise; Elif'im bana bugün bir duygu seli yaşatıyor....Canım prensesim,güzel dostum,zarif kardeşim,çiçekler için çok teşekkür ederim...Zerafetin tartışılmaz...SENİ ÇOK SEVİYORUM!!!

Bugün benim doğum günüm....






Bugün benim doğum günüm...








7 Ekim 2009 Çarşamba

SEVMEK BAZEN VAZGEÇMEKTİR....




İyi kalpli, yalnız bir adam, bir gün bir koza bulur. Kozanın içinde küçük bir tırtıl vardır. Adam çok sever bu tırtılı, onunla tüm yalnızlığını, tüm sevgisini paylaşır. Gel zaman git zaman tırtıl büyür, güzel bir kelebek olur. Adam, kelebeğine hayran... bırakamaz bir türlü... Aslında kelebeğin aklında dağlar, kırlar, çiçekler vardır da; kıyamaz bir türlü adama ve sevgisine, yalnız bırakamaz onu... Üç günlük ömrünü sevildiği ve sevdiği yerde geçirmeye hazırdır... Ama adam bilir ki; "Sevmek bazen vazgeçmeyi de bilmektir" ...Kelebeğine son kez bakar ve onu salıverir özgürlüğüne, kırlarına, çiçeklerine doğru... Kelebek mutlu olmasına mutlu olur ama hiç bir meltem, hiç bir çiçek yaprağı adamın avucunun sıcaklığını andırmaz... Aklında adam, o çiçek senin bu çiçek benim dolaşır saatlerce... Adam bir kelebeğe sevdalı, bakıp durur boşluğuna. Kelebekse hala konacak sıcak bir avuç aramakta...

Böylece kelebek şunu anlar: BAZEN AİT OLDUĞUMUZ YER ORASIDIR; SICAK BİR AVUÇTUR BİLİRİZ AMA O YERİN BİZE AİT OLMA İHTİMALİ BİR HİÇTİR ...

Böylece adam şunu anlar: HİÇ BİR SEVDAYI YALNIZCA SEVGİYLE YAŞATAMAZSINIZ
Alıntı


Ne kadar anlamlı....

5 Ekim 2009 Pazartesi

Sevdiğinizle sorun yaşadığınızda avucunuz bakın.......

Ne zaman eşinizle bir sorun yaşasanız avucunuza bakın. Sorunların olabilirliğini kabul ederseniz çözümlerinizde hemen elinizin altında, avucunuzun içinde.... sevildiğinizden ve sevdiğinizden şüpheye düşerseniz avucunuzu açıp parmaklarınızı sayın. Baş parmağınıza bakın önce. Size en yakın olan parmağınız. Diğer dört parmağın hareketlerini anlamlı kılan o. Gerektiğinde her parmağın yanında hazır oluyor, yardımına koşuyor. Vazgeçebilir misiniz başparmağınızdan? Peki ya eşinizden? Size en yakın o iken kesip atabilir misiniz onu hayatınızdan? Her halinizde hemen yanı başınızda olmuşken ve olmaya hazırken, gözden çıkarır mısınız eşinizi? Hayatınızda başka her şey onun yakınlığı ile sevimli geliyor değil mi size? Bütün akrabalarınızla ilişkilerinizi eşinizin yakınlığı anlamlı kılıyor değil mi? Şimdi de işaret parmağınıza bakın. Güzel bir şey görseniz hemen onu uzatırsınız. Beğendiklerinizi gösterirsiniz onunla. Doğru olanı onunla işaret edersiniz. Eşinizi de onca insan arasından parmakla gösterilir bulmuyor musunuz? İlk gördüğünüzde, ilk sevdiğinizde, yüreğiniz ilk ısındığında, kalbiniz tıpkı işaret parmağınız gibi onu göstermişti size. Şimdi nasıl yalancı çıkarırsınız kalbinizin işaretini? Nasıl güvenmezsiniz kalbinizin seçimine? Hem sonra işaret parmağınızın göstermeye değer bulduğu güzel şeyler yaşamadınız mı onunla? İşaret parmağınızın göstermeye değer bulduğu doğruları paylaşmadınız mı onunla? Şimdi kesip atacak mısınız işaret parmağınızın size gösterdiğini? Elinizin tersiyle itecek misiniz kalbinizin işaret ettiğini? Orta parmağınıza bakın şimdi. En uzunu o parmaklarınızın arasında. Yüksekte duruyor. Hepsinden öteye uzanıyor. Vazgeçebilir misiniz orta parmağınızdan? Hepsinden uzun diye lüzumsuz görürü müsünüz onu? Peki ya eşiniz? Bütün kadınlar yada erkekler arasında kalbinizin sırlarına aşina olacak kadar farklı değil mi o? Bütün kadınlar ve erkekler arasından sizin için özel olarak sıyrılıp gelmiş değil mi? O sizin için en yüksek konumda değil mi? Sizi başka bütün erkekler ve kadınların üzerinde tutmadı mı? Vazgeçebilir misiniz ondan şimdi? Onu herhangi bir kadın yada erkek gibi görebilir misiniz? Şimdi de yüzük parmağınıza bakın. Parmağınızı ne zamandır çevreleyen o altın yada gümüş halkayı ilk taktığınız günü düşünün. Ne kadar heyecanlıydınız değil mi? Hayatınızın kadınını yada erkeğini bulduğunuz o günü yeniden yaşayın. Tekrar bakın eşinizin gözlerinin içine. Onu kendinize biricik yapan sırrı yeniden hissedin. Eşinizin sırf size razı olması onu sizin için biricik yapmaya değmiyor mu? Şimdi yüzük parmağınızı atabilir misiniz elinizden? Ve son olarak serçe parmağınıza bakın. Ne kadar da incecik ve zayıf değil mi? Eşinizin kalbi gibi. Size sırlarını açmış, sizin sırlarınız paylaşmış bir kalp sizin için süslenip bezenmiş paha biçilmez bir ayine gibidir. Bakınca kendinizi gördüğünüz bu ayna, öylesine kırılgandır ki, sizden gelecek küçük bir fiske parçalayıp köreltebilir onu. Özellikle size karşı savunmasızdır ve özellikle sizden gelecek darbeler onu en hassas yerlerinden çatlatabilir. Başkası karşısında bu kadar kırılgan değildir eşiniz. Tıpkı serçe parmağınız gibi... şimdi dilerseniz vazgeçin serçe parmağınızdan. Nasılsa ince ve zayıf diye koparıp atın onu elinizden. Hiç olur mu?


Alıntı

3 Ekim 2009 Cumartesi

Kadınlar için yazılan güzel bir yazı....

Yüreğim ipekten yumuşak, pamuk kadar beyaz, çiçek kadar saf ve temiz…Ne sandığınız kadar masumum, ne de düşünemediğiniz kadar güçlü…Yakama yapışınca kederler, olumsuzluklar geldikçe peşim sıra, daha bir bileyilenir sadece, yaşama tutunma umudum. Sizler gibi değilim, bencilliği nefessizlik bilirim… Kaçmasını ,saklanmasını, yok_ muş çasına yaşamasını ben, bilirim… Saklanmak yok olmaktır, kendini hiçe saymaktır, umursamamam…Benden başka çok ben vardır çünkü, içimde yaşattığım…Yıllar geçer, yaşlanırım,çoğalır yüzümde çocuklarım, dostlarım, akrabalıklarım, kırgınlıklarım, yaşamamışlıklarım…Büyüdükçe küçülür, ufalırım…Küçüldükçe yüreğim büyür, göremezsiniz…Sizin gördüğünüz yerde değil gözlerim, benim gibi bakamazsınız… Yalnızlığım büyüdükçe ben ,

çoğalırım…

Kadınım, Yağmur yağar, oluklardan akar sular… Damla damla iner gökyüzünden sokağa… Islanırım…İçeride ıslanırım…Siz bilemezsiniz nasıldır yağmurun ıslağı, nasıl işler içine gökgürültüsü sağnak halinde düşüncelerin? Her fırtınada korkar, her yağmurda ıslanırım.. Ellerimi açarım gökyüzüne, kar taneleri kucaklar parmaklarımı , sarılırım, bir dosta hasret kalmışcasına…Direnirim…Her düşen kar tanesinde muştlanırım…Herkes kadar sevinir, hepinizden çok, üzülürüm.. Birden nasıl bir titreme düşer göz bebeklerime, görmezsiniz…

Üşürüm, çok üşürüm…

Kadınım, Yaz güneşi kavururken ortalığı , sizin başınıza güneş geçer, hastalanır, usanırsınız güneşten…Üşümekten yorgun düşmüş yüzümü uzatırım güneşe, veririm kendimi.. İnadına ısınırım, sıcağa dayanabilir yalnızlığım…Gök yüzüne bakarım , kocaman kuşlar haber getirir umutlarımdan, el sallar, gülerim… Yıldızlar geçer geceden, usulca kayar birisi beni umursamadan, yalvarırırım, bir tanesi görsün diye yalnızlığımı… Seslenirim… Ne zaman ki yaz biter, sonbahar yaprakları düşer ortalığa kıyamet gibi… Terlerim… Bir hüzün konar göçer kuşlar gibi, çöreklenir başıma,düşünür, düşünür…

Üzülürüm….

Kadınım, An gelir, söylenirim, deli gibi… Konuşurum, konuşurum…Konuştukça susturduğumu sanırım içimdeki kalabalığı… Sorunlar değildir beni konuşturan, kalbinizde kaybolmuş şefkati uyandırmak, sevgisizliği parçalamaktır amacım,yalnızlığımın kanayışı gibi kan damlar sözlerimden, hepsi kırmızı akar kanımın ,sizin gibi…Görmezsiniz, kangren olur yalnızlığım….Durduramazsınız… Anlamazsınız ben konuştukça….Haykırırırım, duymazsınız…

Düşünürüm…...

Kadınım, Kırıldı mı onurum, çirkinleşirim…Çirkin bir kadın bakamaz aynalara…Yüceltmek için beni, el açıp da dilenemem…Saklanırım...Kendimden kaçışımdır,yine kendime, saklanışım… Boyumdan büyüktür sevdam , kendime yakalanışım… Siz görüp de bulamazsınız beni …. Duymasanız da varım… Görmeseniz de buradayım …

Boşuna arayışınız…

Kadınım, Yaşamaktan saydığım, bildiğim her şey dizelenir ,önüme kurşunlar gibi .İlk okul öğrencileri gibi sıra sıra, ard arda, tekdüze… Her biri ağırdır,kaldıramam sanırım …Çığlığa dönüştürür kederlerimi umarsızlığınız… Yine de, yıkılmam.Tek parmağım yeter kaldırmaya düşlerimi… Doğurganım, bilirsiniz, biri kurudukça öteki tazelenir, fidanlar gibi yeşerir içimde hayallerim…

Çoğalırım…

Kadınım, Herkes kadar insanım, hepinizden çok ağlarım … Toprağı sular, yeşertir gözyaşlarım.. Göremezsiniz…. Yine de haykırın, dağlardan, tepelerden, yankılanır gelir bana fısıltınız, duyarım sesinizi …Görürüm yalnızlığınızı, bir dal verin , ağaç olurum…Yüzünüzde göz olurum…Sakınırım bir dakikamı bile ben, den. Saatlerim, günlerim, titizliğim, hassasiyetim hep size’ dir… Unuturum kendimi….Siz, olurum… Kıymet bilmezsiniz ..

Üzülürüm….

Kadınım, kimseye benzemez ....

Alıntı

1 Ekim 2009 Perşembe

Şeker Bayramı









Merhaba,
Uzun zamandır hem ailemdeki sağlık problemleri,hem gribal durumum yüzünden yazamadığım bayram tatilimden bahsetmek istiyorum.

Öncelikle ilk planım eski bir arkadaşımla Kazdağları,Cunda,Asos gitmeyi düşünmüştüm. Her ikimizin ailesinde gelişen sağlık nedenleri ile gelecek ilkbahara erteledik...
Antalya'dan uzaklaşmak şu yürek acımı bir yere gömüp yoluma devam etmek istedim....Çok sevdiğim dostum olan Pınar'ın ısrarıyla Fethiye-Ölüdeniz-Bodrum seyahatine katılmaya karar verdim...Ortasından katılınca büyük kısmını kaçırdım....:(
Ve yeni sloganımla döndüm..."Hayatı gözyaşlarınla ödüllendireceğine,gülücüklerinle cezalandır"kimin söylediğini bulamadım ...Kim söylemiş ise güzel söylemiş....:)

Bodrum Gözegir Hotel 'i keşfetmenin mutluluğu içindeyiz...Antika eşyalarla döşenmiş bir hotel...Çalışanları güleryüzlü ve keyifli...Hepsine tekrar teşekkür ederiz. İyiki bir tatil köyüne hapis olmadık....Kışında açıkmış..mutlaka gideceğim...:)Sabah güneşi karşılamak akşam batışını izlemeyebilmek ,hem merkezi, hem de önünde plaj olması ...ayrıca Mavi Bar'a yakındı.
Marina Yat Club'te bayram boyunca Fatih Erkoç ve Zeynep Cassalini sahne aldı...İkisini de dinleme fırsatı bulmak çok keyfliydi.Ve Club'ün yemekleri tartışılmaz lezzetteydi...Kesinlikle tavsiye ediyorum....
Pınar'ıma beni ikna edip çağırdığı ve birlikte bu fırsatı yıllar sonra yaratabildiğimiz için ayrıca teşekkür ediyorum...Şaka gibi tam 28 yıllık arkadaşım...Maşallah;)
Yarın yaptığım hatıra alışverişleri ve diğer detayları paylaşacağım ...şimdilik bu kadar sevgiler:)

Anne ve babalar lütfen izleyin......:(((

Henüz anne değilim,ama izlediğimde gerçekten inanamadım....lütfen izleyin!!!


http://webtv.hurriyet.com.tr/default.aspx?cid=1&vid=329&hid=12590862

Kaynak.Hürriyet